25 Kasım 2010 Perşembe

NİYE BEKLEMELİ

                                                                      Edip Cansever'e

Ah be ustam
bir bilsen sen şu yüreği
anlardın
niye beklemeli.

bu kent ki
bırak sıkmayı boğdu beni.
öyle çok gitmeliyim dedim ki,
gitmek için öyle debelendim ki,
şimdi tam giderayak...
bir tanısaydın sen şu yüreği
anlardın
niye beklemeli.

benim her gün doğan hatun'um
sevginin çoğul hatun'u
                            nerede bilir misin?
o özlemler ki öylesine dipsiz,
ah bir baksan sen şu yüreğe
                            içtenlik, erinç, coşku
                            yalnızlık sonsuz
anlardın
niye beklemeli.

Yaşam öğretti
acıyı özümseyerek olgunlaşmayı
bilmez oldum mutluluğun sağladığı gelişmeyi
hani Ahmet ustam der ya
unuttum otuz iki dişimle gülmeyi.
Kıyamam ki
bir gül kendini koparıp vermesin bana
olduğu yerde, olduğu gibi severim onu
öperim, okşarım, içime alırım doya doya.
"Yürek bir kez görür, sonra hep gözler görür"
dese de Howard
bak sen de yüreğinle görmüşsün onu
peki nasıl çözülür o büyü
ve o yorgun, üzünçlü yüreği
senin değilmiş gibi, senin değilmiş gibi
kimse görmeden nasıl bırakırsın
bir yol kenarına?

bir görseydin yüreğim-dekin-i
anlardın
niye beklemeli...

Nihal KÜÇÜKDÖNMEZ
         15 /08 / 1999
                                                                       
                                      
   

0 yorum:

Yorum Gönder

Yaş-lı Çocuk

Burcu ALP ÖZTÜRK'e

Yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim

hayata karşı

zaman neyi değiştirir ki kardeş

yüreğimin gizinde bulursun

ancak beni

elbet istersen…



Herkese açılmaz dehliz denizlerim

öyle bir coğrafya ki

sabır ister keşfi.

bazen çıkmaz bir labirentte

bulursun kendini

dolanır dolanır aynı noktaya gelirsin

oysa geçtiğin yollarda


bembeyaz kırçiçekleri serilir ayaklarına

görebilirsen tabi…

bakmakla görmek arasındaki fark bu

bakmakta değil

keramet

görebilmekte dehlizi.



Paramparça yüreğimdeki

küçücük

umut ışığı

sımsıcak sarmalar hayatı sevice

dost ki boşa sarf edilecek

sözcük değil

paylaşılmadan yaşamlar

çabalamadan, ırak çorak çöller

aşılmaz


sınırsız okyanusa varılmaz

istersen,

görürsen, yaşarsan

tarihi kalıntılarımdaki çorak coğrafyalarımın

ardındaki sınırsız maviliğe ulaşırsın…

Sonrası bize kalmış!



Asıl

“biz” olabilmekte hayat


paylaşabilmekte solukları güvence

bir

kadeh beyaz şarabın sunduğu keyifte

hüzünlü bir anı’nın bulduğu omuzda


varabilmektir keşf-i diyara…



Kurulan her tümce

yapıtaşlarımızın temelidir.

düşünülerek

oluşturulmalı simetri

milimetrik ölçümlerle kurulu piramitlerin

kimyasını bilemem ama

edebi eserlere ilham kaynağı olmuş

bir

muammadır hala


gizemli bir coğrafya

keşfedildikçe yeni

keşiflere gebe…



yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim hayata karşı

oysa iç denizlerim öyle kocaman ki

inebilirsen derinlerine


yağmurların ardındaki toprak kokusu

yayılır bedenine

küçücük bir papatya tohumu filizlenir

soluğunla

yetiştirirsin

ve zamanla hayata karşı da büyümüş (?)

yaşı olmayan

yüreğime ekersin…



Sonrası sana kalmış!



Nihal Küçükdönmez

30.09.2005 / Cuma