25 Kasım 2010 Perşembe

KİMSİN?

Kimsin sen
aradığım adam             
çaresizlikler içinde seni düşünürken ağladığım
düşündüğüm kimsin
bir zehir gibi vücuduma girip, canımı yakan...

Kimsin sen kim
duygusal bir melek; iyilik meleği
ya da meleklerin en kötüsü; bir şeytan
beynimi yiyen adam
sonsuz sevgimi adadığım insan.

Kimsin
çık ortaya, anlat bana kendini
gerçek yüzünü göster
seni tanımıyormuşum, tanıt bana kendini.

Aranıyorum;
sağa bakıyorum, sola bakıyorum
aşağı koşuyorum, yukarı koşuyorum
saatlerce yürüyorum bazen
delirmiş gökyüzünün altında
bulamıyorum,
bulamadığım
kimsin?

Yüreğimde bir acı
kimsin
kanıyor ne bıçak ne kurşun yarası
kimsin
yüreğimi kanatan
kimsin?..


Bir fidan yeşermiş yüreğimde
fidanı eken
                  -sen
kimsin
fidan büyümüş, ağaç olmuş
ağacı yıkan
                  -sen
kimsin?..

Çekip gitmişsin bir anda,
gelip yüreğime girdiğin gibi.
yüreğimi aldatan
                 -sen
kimsin?..

Başıma papatyalardan taç yapan
                                                 -sen
sırtımdan kırmızı gül hançerini sokan
                                                 -sen
sen hem sever görünen, hem lanetleyen
sen hem sevdiğini söyleyen, hem küfreden
beni çaresizliklere gömen
                                      -kimsin sen?

Kucak dolusu umut veren
nefes alırken beni toprağa gömen
aldığım nefesin yaşam olmadığını gösteren
yaşantımın kaynağı
kimsin?..

Bir anda çok eski bir tanıdık,
bir yandan yanımdan geçen bir yabancı
çok yakınımdayken çok uzağımda olan,
ulaşamadığım
kimsin?

Yıllanmış şarap gibi
yıllar güzelleştiriyor geçmişi
sen hem geçmişim, hem geleceğim
bir aştığım, bir kovaladığım
yakalayamadığım
kimsin?

Kimsin sen kim
sen yüreğimi ağlatan
sen mantığımı yok eden
sen beni çaresizliklere gömen
sen sevme duygusunu tattıran
sevmeyen!
sen en sevdiğim
                          gel...


Nihal KÜÇÜKDÖNMEZ
     23/24/25.02.1997
Pazar / Pazartesi / Salı

0 yorum:

Yorum Gönder

Yaş-lı Çocuk

Burcu ALP ÖZTÜRK'e

Yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim

hayata karşı

zaman neyi değiştirir ki kardeş

yüreğimin gizinde bulursun

ancak beni

elbet istersen…



Herkese açılmaz dehliz denizlerim

öyle bir coğrafya ki

sabır ister keşfi.

bazen çıkmaz bir labirentte

bulursun kendini

dolanır dolanır aynı noktaya gelirsin

oysa geçtiğin yollarda


bembeyaz kırçiçekleri serilir ayaklarına

görebilirsen tabi…

bakmakla görmek arasındaki fark bu

bakmakta değil

keramet

görebilmekte dehlizi.



Paramparça yüreğimdeki

küçücük

umut ışığı

sımsıcak sarmalar hayatı sevice

dost ki boşa sarf edilecek

sözcük değil

paylaşılmadan yaşamlar

çabalamadan, ırak çorak çöller

aşılmaz


sınırsız okyanusa varılmaz

istersen,

görürsen, yaşarsan

tarihi kalıntılarımdaki çorak coğrafyalarımın

ardındaki sınırsız maviliğe ulaşırsın…

Sonrası bize kalmış!



Asıl

“biz” olabilmekte hayat


paylaşabilmekte solukları güvence

bir

kadeh beyaz şarabın sunduğu keyifte

hüzünlü bir anı’nın bulduğu omuzda


varabilmektir keşf-i diyara…



Kurulan her tümce

yapıtaşlarımızın temelidir.

düşünülerek

oluşturulmalı simetri

milimetrik ölçümlerle kurulu piramitlerin

kimyasını bilemem ama

edebi eserlere ilham kaynağı olmuş

bir

muammadır hala


gizemli bir coğrafya

keşfedildikçe yeni

keşiflere gebe…



yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim hayata karşı

oysa iç denizlerim öyle kocaman ki

inebilirsen derinlerine


yağmurların ardındaki toprak kokusu

yayılır bedenine

küçücük bir papatya tohumu filizlenir

soluğunla

yetiştirirsin

ve zamanla hayata karşı da büyümüş (?)

yaşı olmayan

yüreğime ekersin…



Sonrası sana kalmış!



Nihal Küçükdönmez

30.09.2005 / Cuma