9 Şubat 2012 Perşembe

...dip...

Edepsiz
           edepsiz
kar yağıyor,
dipsiz kuytuluklarda
            -üşüyor-
kimse-s-siz
            çocuklar...

Nihâl Küçükdönmez

09.02.2012 - Perşembe

(B)UÇUK


                                                          Gece kelebeği Ayhan’a…

On
       -üç
buçuk
           (k)açık… yüzyıl…

kaçak yokluğun-un- yolcusuyum
kaçmadı dağ keçilerim
bombalar düşüyor dağlara
kaçakçı avlanıyor
çanak tutuyor  tregedya
usulünde medya
değişti dünya yokluğundan beri
kan kusuyor
            susuyor
üveyik yüreğim
aslında değişen yalnızca gidişin…

Üç
       buçuk
yaş
fazlı dinozor benliğim
giderken abimdin
şimdi ablan mı sayılırım senin
sahi sayılır mıyım kâinatta
var mıdır bir sûretim
gidişin şah damarıma işlenen
şahmeran dövmesi

yok olmuş bir kavmin arkeolojik bulguları gibi
elimde kalan hiyeroglif tabletlerin çözümsüz dili
 çöz benliği k ‘im’yasına ayır
bileşenleri  iyon’larına yükle
Lidya’lıları lanetle
(s)ilahların mitolojik savaşı
gerilla marşı
                  başkaldırı
ezilsin yılanın başı
amazon kırbacı
Tanrı’nın soy ağacından düşen elma
kabuğunu soyarken Havva, Âdem’i yaşa
günah-ı-kâr kul ister Allah
cennet-cehennem’in us’sal çatışmasında
kıskançlık ateşinde Lilith’in yanışı
Kabil Habil vuruşmasıyla başlar
ölüme sürülen haklılık payı

hangi ölümün haklı yanı vardır oysa
intihar yüklemli uçurumlar  dışında
   
Evreka !
elma’da elmaymış ha
Tanrı’dan Newton’a ulaşan
çekimin yere varan aşkında
çöküşüdür lento’nun
akla zarar işvesi
gidişinin kifayetsizliği
nedir bu kaderin bir cilvesi
zihin yitimi
ruh bitimi
ölüm şehveti
döl yatağında kıvranan toprağın özlemi
(b)uçuk girdapların cehennem ateşi
gidişin kıyamet alameti…

Nihâl Küçükdönmez

08.02.2012 / Çrş

Yaş-lı Çocuk

Burcu ALP ÖZTÜRK'e

Yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim

hayata karşı

zaman neyi değiştirir ki kardeş

yüreğimin gizinde bulursun

ancak beni

elbet istersen…



Herkese açılmaz dehliz denizlerim

öyle bir coğrafya ki

sabır ister keşfi.

bazen çıkmaz bir labirentte

bulursun kendini

dolanır dolanır aynı noktaya gelirsin

oysa geçtiğin yollarda


bembeyaz kırçiçekleri serilir ayaklarına

görebilirsen tabi…

bakmakla görmek arasındaki fark bu

bakmakta değil

keramet

görebilmekte dehlizi.



Paramparça yüreğimdeki

küçücük

umut ışığı

sımsıcak sarmalar hayatı sevice

dost ki boşa sarf edilecek

sözcük değil

paylaşılmadan yaşamlar

çabalamadan, ırak çorak çöller

aşılmaz


sınırsız okyanusa varılmaz

istersen,

görürsen, yaşarsan

tarihi kalıntılarımdaki çorak coğrafyalarımın

ardındaki sınırsız maviliğe ulaşırsın…

Sonrası bize kalmış!



Asıl

“biz” olabilmekte hayat


paylaşabilmekte solukları güvence

bir

kadeh beyaz şarabın sunduğu keyifte

hüzünlü bir anı’nın bulduğu omuzda


varabilmektir keşf-i diyara…



Kurulan her tümce

yapıtaşlarımızın temelidir.

düşünülerek

oluşturulmalı simetri

milimetrik ölçümlerle kurulu piramitlerin

kimyasını bilemem ama

edebi eserlere ilham kaynağı olmuş

bir

muammadır hala


gizemli bir coğrafya

keşfedildikçe yeni

keşiflere gebe…



yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim hayata karşı

oysa iç denizlerim öyle kocaman ki

inebilirsen derinlerine


yağmurların ardındaki toprak kokusu

yayılır bedenine

küçücük bir papatya tohumu filizlenir

soluğunla

yetiştirirsin

ve zamanla hayata karşı da büyümüş (?)

yaşı olmayan

yüreğime ekersin…



Sonrası sana kalmış!



Nihal Küçükdönmez

30.09.2005 / Cuma