8 Haziran 2012 Cuma

Ağlama Duvarı


     ...bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi...
Can Yücel - Sevgi Duvarı 


Peki, ama…
Sağıltayım iç’im’i, durmadan yazayım
neye yarar anlamlar, anlatımlar
ben yazarken sen ağlarsan dost?

Sustum olmadı
konuştum olmadı
ya heptim ya hiç
arasını bilemedim ki dost…

Gelen vurdu, giden vurdu
gitmeyip kalanda vuruyor
oysa sadece şefkate ihtiyacım var
ben ağlarken sarıp sarmala dost…

gelen ağladı giden ağladı omzumda
kime ağladıysam kaldım bir başıma
“Ağlama duvarı gibisin” dersen
‘gel ne olursan ol gel’ derim dost…

“Yumuşak bir kalbin var diye
duvarların yok mu sanırsın” demiştin ya hani
süngerden duvarlarımın içindeki
camdan kalbi görmez misin dost?

“Mutluluk, huzur adına ne dersen de
hiç yaşamadık seninle birlikte” dersen
paramparça olur, kızarım kendime
bunca yıl hiçbir şey vermemişim sana dost…
 Şimdi ne söyleyeyim sana, nasıl oturup şiirler yazayım

bilirim beni sever, ayağa kaldırmak istersin
çözüm bul deyip, öfkeleneceğine, sözlerinle döveceğine
ç/özü-m-ünle yıkıp duvarımı, yaralarıma merhem olsan dost(?)
yine de unutma ki bir yazıdır bu da kendimce, kederimce
sağılta sağılta yüreği sağanak vurdu geceye
(s)özüme darılma, ruhuma sarıl, yüreğimi öp okşa
sözün vururken ruhumu, avucumda kalbin atar dost…

sanki eksik bir şeyler var gibi tümcelerimde
yarım kalan bir sûre, ayet gibi hücrelerimde
istersen evrene kazıyalım (s)özü gel de
duvarlarda ağla-t-ma , Allah Âşkına DOST!


Nihâl -Özlem- Küçükdönmez
2-3 Haziran 2012
22.00

0 yorum:

Yorum Gönder

Yaş-lı Çocuk

Burcu ALP ÖZTÜRK'e

Yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim

hayata karşı

zaman neyi değiştirir ki kardeş

yüreğimin gizinde bulursun

ancak beni

elbet istersen…



Herkese açılmaz dehliz denizlerim

öyle bir coğrafya ki

sabır ister keşfi.

bazen çıkmaz bir labirentte

bulursun kendini

dolanır dolanır aynı noktaya gelirsin

oysa geçtiğin yollarda


bembeyaz kırçiçekleri serilir ayaklarına

görebilirsen tabi…

bakmakla görmek arasındaki fark bu

bakmakta değil

keramet

görebilmekte dehlizi.



Paramparça yüreğimdeki

küçücük

umut ışığı

sımsıcak sarmalar hayatı sevice

dost ki boşa sarf edilecek

sözcük değil

paylaşılmadan yaşamlar

çabalamadan, ırak çorak çöller

aşılmaz


sınırsız okyanusa varılmaz

istersen,

görürsen, yaşarsan

tarihi kalıntılarımdaki çorak coğrafyalarımın

ardındaki sınırsız maviliğe ulaşırsın…

Sonrası bize kalmış!



Asıl

“biz” olabilmekte hayat


paylaşabilmekte solukları güvence

bir

kadeh beyaz şarabın sunduğu keyifte

hüzünlü bir anı’nın bulduğu omuzda


varabilmektir keşf-i diyara…



Kurulan her tümce

yapıtaşlarımızın temelidir.

düşünülerek

oluşturulmalı simetri

milimetrik ölçümlerle kurulu piramitlerin

kimyasını bilemem ama

edebi eserlere ilham kaynağı olmuş

bir

muammadır hala


gizemli bir coğrafya

keşfedildikçe yeni

keşiflere gebe…



yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim hayata karşı

oysa iç denizlerim öyle kocaman ki

inebilirsen derinlerine


yağmurların ardındaki toprak kokusu

yayılır bedenine

küçücük bir papatya tohumu filizlenir

soluğunla

yetiştirirsin

ve zamanla hayata karşı da büyümüş (?)

yaşı olmayan

yüreğime ekersin…



Sonrası sana kalmış!



Nihal Küçükdönmez

30.09.2005 / Cuma