6 Eylül 2009 Pazar

Gökyüzü Paramparça

“Gökyüzü paramparça
ağlar usulca
şiir bir yürek işi
ne zamandır unutmuştu yüreğim
                           bu sevi’yi…”

Paramparça beynimin hücreleri
yağar usulca,
                      yüreğime
                                     yıldızlar düşer.
Küçücük bir ışık içimi aydınlatır.
Minik bir kedinin yumağa sarmalandığı gibi
                                  sarmalanırım umuda!

Bana hep duvarlar dost,
                                      ben insanlara.
Alyuvarlar büyük dolaşımın çıkmazında,
yürek küçük dolaşımda sıkışır kalır.
Düşüncenin okyanusunda
bir kibrit kutusu büyüklüğündeki peynirin
o hiç tadılmamış lezzeti uğruna
beyaz deney faresi,
labirente sıkıştırılmış yüreğiyle
                                      çırpınır amansızca.
Oysa yakalayıp özgürlüğün bir tutam saçından,
savrulmak isterdi sonsuzluğa…

Suyun kaldırma kuvvetine inat
Sevişmek vardı deriliklerde;
Mertçe,
             Dostça,
                          Sevda içinde.
Yazık ki kanla yıkanmış beyinler,
hep bir savaşın eşiğinde,
en kötüsü de çatışır hep yüreğinle
savaşırsın kendinle.

Çıkmazın en kuytu köşelerine sığınır,
çömelir; kaldıramaz yürek kendini.
derinliklerde ölü yılgınlığına bürünür apansızca
oysa;
        yaşamak doya doya,
                                         soluksuzca
hiç bitmeyecekmişçesine, duracak olan bu döngünün
sevişgenliğini paylaşmak doyumsuzca,
                yaşamak olmalıydı inadına!
Böyle hain, böyle kahpece,
               mutluluğa hasret değil…

Yine de güzel soluksuzca yaşamak,
yalnız ama sevgi dolu,
              kocaman yüreğimdeki
                    UMUTLA!!!

Nihal KÜÇÜKDÖNMEZ
08.05.2001 / Salı - 02:21
Niğde / Evimde

0 yorum:

Yorum Gönder

Yaş-lı Çocuk

Burcu ALP ÖZTÜRK'e

Yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim

hayata karşı

zaman neyi değiştirir ki kardeş

yüreğimin gizinde bulursun

ancak beni

elbet istersen…



Herkese açılmaz dehliz denizlerim

öyle bir coğrafya ki

sabır ister keşfi.

bazen çıkmaz bir labirentte

bulursun kendini

dolanır dolanır aynı noktaya gelirsin

oysa geçtiğin yollarda


bembeyaz kırçiçekleri serilir ayaklarına

görebilirsen tabi…

bakmakla görmek arasındaki fark bu

bakmakta değil

keramet

görebilmekte dehlizi.



Paramparça yüreğimdeki

küçücük

umut ışığı

sımsıcak sarmalar hayatı sevice

dost ki boşa sarf edilecek

sözcük değil

paylaşılmadan yaşamlar

çabalamadan, ırak çorak çöller

aşılmaz


sınırsız okyanusa varılmaz

istersen,

görürsen, yaşarsan

tarihi kalıntılarımdaki çorak coğrafyalarımın

ardındaki sınırsız maviliğe ulaşırsın…

Sonrası bize kalmış!



Asıl

“biz” olabilmekte hayat


paylaşabilmekte solukları güvence

bir

kadeh beyaz şarabın sunduğu keyifte

hüzünlü bir anı’nın bulduğu omuzda


varabilmektir keşf-i diyara…



Kurulan her tümce

yapıtaşlarımızın temelidir.

düşünülerek

oluşturulmalı simetri

milimetrik ölçümlerle kurulu piramitlerin

kimyasını bilemem ama

edebi eserlere ilham kaynağı olmuş

bir

muammadır hala


gizemli bir coğrafya

keşfedildikçe yeni

keşiflere gebe…



yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim hayata karşı

oysa iç denizlerim öyle kocaman ki

inebilirsen derinlerine


yağmurların ardındaki toprak kokusu

yayılır bedenine

küçücük bir papatya tohumu filizlenir

soluğunla

yetiştirirsin

ve zamanla hayata karşı da büyümüş (?)

yaşı olmayan

yüreğime ekersin…



Sonrası sana kalmış!



Nihal Küçükdönmez

30.09.2005 / Cuma