6 Eylül 2009 Pazar

Çocukluğumun Geçtiği Ev

Çocukluğumu kaybettim bugün
Arandım, bulamadım.
Hani saçlarım uzundu, belime kadar.
Ben at olurdum, sen seyisim.
Koştururduk dörtnala
Duvardaki yağlı boya dağlara.

Mutluluğa şahlanırdık
Zaman akıp giderdi umarsızca,
Dağların yamacındaki çağlayanda…
Uçurtma yapmıştık birlikte,
Hiç uçuramadığımız ormanımızda.

Gökyüzü nasıl da maviydi o zamanlar?
Geceyi bilmezdim,
Yıldızlarda gözlerini aramayı…
Bilmezdim!
Çocukluğumun geçtiği evi,
Gözlerinle yitireceğimi.

Çocukluğunda ben doğdum,
Çocukluğumda sen en delikanlı halinde.
Ben güneşin doğuşunu,
ilk kez o evde gördüm.
Dayanılmaz doğum sancılarımızla,
İlk sevdalarımızı o evde doğurduk.
Acımızda bile huzur vardı,
Duvarlarından yayılan.
Çünkü yığma değildi odaları,
Sağlam kirişleriydi
Bizi birbirimize bağlayan.

Düşlerimin sınırsızlığına,
İlk evimde yelken açtım.
Kimsesizliğimin tokadında,
Kilidini açıp evimizin
“Küçük Prens”im oluvermiştin.
Nasıl da özledim,
Odamızda omzunda ağlayarak uyumayı.

Şimdi ne kadar uzaksınız bana,
Evimiz üç sokak yukarıda
Yaralı, yorgun, suskun…
Önce yalnızlığına terk ettik onu.
Sıvası dökük duvarlarında,
Anılarımızı yitirdik.
Oysa o, özenle sakladığı an’larımızı…
Çocukluğunu satabilir mi insan,
Anıların değeri ölçülebilir mi?
Kirişten yapılı özlemlerimin yanına,
Yığma hüzünlerim eklendi.
Sağlam sandığım lento mutluluklar,
Beyin hücrelerimi parçaladı.
Parçalı bulutlu hüzün sağanağı yüreğime,
Çocukluğumu gömdüm.

Şimdi sen, öldükten sonraki güzelliğinde,
Evimiz ise, doğduktan sonraki ölümümde.
Kalan son anımızı da kaybettim(!)
Çocukluğumu kaybettim bugün,
Çocukluğumu bana geri verebilir mi
Geçen zaman?..

Nihal KÜÇÜKDÖNMEZ
14.04.2006 / Cuma - 01.00

0 yorum:

Yorum Gönder

Yaş-lı Çocuk

Burcu ALP ÖZTÜRK'e

Yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim

hayata karşı

zaman neyi değiştirir ki kardeş

yüreğimin gizinde bulursun

ancak beni

elbet istersen…



Herkese açılmaz dehliz denizlerim

öyle bir coğrafya ki

sabır ister keşfi.

bazen çıkmaz bir labirentte

bulursun kendini

dolanır dolanır aynı noktaya gelirsin

oysa geçtiğin yollarda


bembeyaz kırçiçekleri serilir ayaklarına

görebilirsen tabi…

bakmakla görmek arasındaki fark bu

bakmakta değil

keramet

görebilmekte dehlizi.



Paramparça yüreğimdeki

küçücük

umut ışığı

sımsıcak sarmalar hayatı sevice

dost ki boşa sarf edilecek

sözcük değil

paylaşılmadan yaşamlar

çabalamadan, ırak çorak çöller

aşılmaz


sınırsız okyanusa varılmaz

istersen,

görürsen, yaşarsan

tarihi kalıntılarımdaki çorak coğrafyalarımın

ardındaki sınırsız maviliğe ulaşırsın…

Sonrası bize kalmış!



Asıl

“biz” olabilmekte hayat


paylaşabilmekte solukları güvence

bir

kadeh beyaz şarabın sunduğu keyifte

hüzünlü bir anı’nın bulduğu omuzda


varabilmektir keşf-i diyara…



Kurulan her tümce

yapıtaşlarımızın temelidir.

düşünülerek

oluşturulmalı simetri

milimetrik ölçümlerle kurulu piramitlerin

kimyasını bilemem ama

edebi eserlere ilham kaynağı olmuş

bir

muammadır hala


gizemli bir coğrafya

keşfedildikçe yeni

keşiflere gebe…



yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim hayata karşı

oysa iç denizlerim öyle kocaman ki

inebilirsen derinlerine


yağmurların ardındaki toprak kokusu

yayılır bedenine

küçücük bir papatya tohumu filizlenir

soluğunla

yetiştirirsin

ve zamanla hayata karşı da büyümüş (?)

yaşı olmayan

yüreğime ekersin…



Sonrası sana kalmış!



Nihal Küçükdönmez

30.09.2005 / Cuma