6 Eylül 2009 Pazar

BELKİSEL BİR YAŞAM

Belki; basit düşüncelerle harmanlanmış
basit bir yazıdır bu,
sözcüklerin kesişme noktasını
bulmakta zorlandığım…

Ben bu zorlanmayı
yaşamın her hücresinde
solumaktayım
                      belki,
sigara içmeyi dahi beceremeyip
küllerini savurmaktayım,
                     sanki,
yitirilmiş bedenin küllerini savurur gibi…

Bozuk plak gibidir
belki hayatın ritmi
kırık bir ezgi gibi parçalı
sonuna ulaşamadan düşlerinin
ansızın gerçeğe dönüşmesi
gibidir duyumsayamadığın şarkı
belki geriye sararsın
yeniden,
             yeniden,
                          yeniden,
soluğun kesilir o anda
                          yeniden,
birden biter yaşam belki.

Ardından gece kelebeği belirir
karanlığın gölgesinden
karşı kıyıların yakamozları eşliğinde
belki de…

Belki görmek istenen bir düştür bu
ete-kemiğe bürünen
özlemin soyutluğunda
somutlaştırmaya çalıştırılan,
yokluğun anlamsızlığında
notalarla harflerin sevişgenliğinin
sessiz çığlıklarıdır…

Belki hiçliktir
ya da hiçlikte yer alan
anlamlı bir
                nokta.

Belki bir noktadır
ya da ardında kalan
ezilmiş, sindirilmiş
              noktalı virgül;

Belki bunca anlamsızlığa
karşın anlamlı bir
                          ünlem!

İster do minör, iste famajör
kesişme noktasını teğet geçen
kifayetsiz bir özlemin belki
soru işareti?-dir-
                           -yaşam-
iki çizgi arasına sığan
üç noktanın ardında kalan…

Nihal KÜÇÜKDÖNMEZ
10.01.2005 / Pazartesi
23:20

0 yorum:

Yorum Gönder

Yaş-lı Çocuk

Burcu ALP ÖZTÜRK'e

Yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim

hayata karşı

zaman neyi değiştirir ki kardeş

yüreğimin gizinde bulursun

ancak beni

elbet istersen…



Herkese açılmaz dehliz denizlerim

öyle bir coğrafya ki

sabır ister keşfi.

bazen çıkmaz bir labirentte

bulursun kendini

dolanır dolanır aynı noktaya gelirsin

oysa geçtiğin yollarda


bembeyaz kırçiçekleri serilir ayaklarına

görebilirsen tabi…

bakmakla görmek arasındaki fark bu

bakmakta değil

keramet

görebilmekte dehlizi.



Paramparça yüreğimdeki

küçücük

umut ışığı

sımsıcak sarmalar hayatı sevice

dost ki boşa sarf edilecek

sözcük değil

paylaşılmadan yaşamlar

çabalamadan, ırak çorak çöller

aşılmaz


sınırsız okyanusa varılmaz

istersen,

görürsen, yaşarsan

tarihi kalıntılarımdaki çorak coğrafyalarımın

ardındaki sınırsız maviliğe ulaşırsın…

Sonrası bize kalmış!



Asıl

“biz” olabilmekte hayat


paylaşabilmekte solukları güvence

bir

kadeh beyaz şarabın sunduğu keyifte

hüzünlü bir anı’nın bulduğu omuzda


varabilmektir keşf-i diyara…



Kurulan her tümce

yapıtaşlarımızın temelidir.

düşünülerek

oluşturulmalı simetri

milimetrik ölçümlerle kurulu piramitlerin

kimyasını bilemem ama

edebi eserlere ilham kaynağı olmuş

bir

muammadır hala


gizemli bir coğrafya

keşfedildikçe yeni

keşiflere gebe…



yaşlı bir çocuğum ben

büyüyemedim hayata karşı

oysa iç denizlerim öyle kocaman ki

inebilirsen derinlerine


yağmurların ardındaki toprak kokusu

yayılır bedenine

küçücük bir papatya tohumu filizlenir

soluğunla

yetiştirirsin

ve zamanla hayata karşı da büyümüş (?)

yaşı olmayan

yüreğime ekersin…



Sonrası sana kalmış!



Nihal Küçükdönmez

30.09.2005 / Cuma